6 Temmuz 2012 Cuma

Güney Kore

Bu yazı Güney Kore'den titizlikle yazılmıştır.
Bugün günlerden Cuma.Kurs 1de bitti her zamanki gibi ve çıkışta yemek yiyip yarı Korece yarı İngilizce dedikodu yaptık. Aslında insanlar hakkında konuşmayı pek sevmem ama burdaki kişilikler gerçekten incelenmelik. İlk hafta hayatımda en çok sevdiğim Koreli insanla -Sadece Koreli değil en sevdiğim insanlardan biri- Seoul'un altını üstüne getirdik. ama 1hafta çabuk geçti ve o gitti. Yalnız kaldım sanıyordum. Çünkü aynı şekilde aynı insan yine bırakıp gitmişti. Sonra birsürü arkadaş buldum birçok milletten birçok farklı kişilik. Hepsi de kendi milletleriyle takılmaı seviyor. Japon japonla, Çinli Çinliyle. Avrupa insanı çok yok. Ben azınlıklardan olduğum için hemen dikkat çekiyorum her girdiğim mekanda.
Mesela dün bir toplantıya katıldım. İçeri girer girmez ilk tepkileri ooooo çok güzeeeel oldu. Tabi bunu Korece söyleyince ne kadar kıymetli bir cümle olduğunu daha iyi anlıyorsun. Neyse.
Burda mevsim yaz. Gece sıcaklık daha yüksek. Heryerde klima var. İkinci hafta hastalıktan geberiyordum. Şehirde hızlı gelişmenin izlerine sıklıkla rastlayabiliyorsun. 2katlı küçük binaların yanında yükselen gökdelenler. İnsanlar çok sessiz ama bakışlarıyla sizi baştan sona inceliyorlar. Eleştiriden kaçamıyorsunuz yani...
Sokaklar çok sessiz, üniversiteler halka açık.
Bu ülkenin insanları kız olsun erkek olsun büyük olsun küçük olsun en çok güzelliğe önem veriyorlar. Yiyeceklerin kalorileri o kadar düşük ki hepsinden yemek istiyorsun. Buraya geldiğimden beri o meşhur Türk kalçalarımın eridiğini hissedebiliyorum. Yine de etrafta sürekli ayna olması, özellikle erkeklerin kendilerine bakıp durması ve en önemlisi makyaj yapıp bizim kadın çantası dediğimiz çantalardan kullanması beni acayip eğlendiriyor. Bizim ülkemizin maço erkeklerine kıyasla buradaki adamları al ve evlen. Tam bir kızın hayallerini süsleyen erkek modeli. Herkes çift ve herkes sevgilisiyle alışverişe çıkıyor. Burada erkekler giyimlerine, ciltlerine vücutlarına çok iyi bakıyorlar. Şu ana kadar hiç şişman erkek görmedim diyebilirim.
Komik olan olaylardan biri de bu milletin internet düşkünlüğü. Biz olsak hemen eve gitsek de şu dizinin yeni bölümünü kaçırmasak diye acele ederiz. Bu adamlar da hiç öyle bir sorun yok çünkü hepsinde smart phone denilen telefonlardan var. Bizim gibi hala 6200 kullanmıyorlar. 70yaşındaki amcanın smart phoneuyla oyun oynadığını bile gördüm. Bu sebeple metroda yolculuk ederken atrafında bulunan herkesin elinde telefon birşeyler izlemesi yazması okuması çok komik bir görüntü oluşturuyor. Bir gün öyle bir resim çekicem.
Metro demişken hemen açıklayayım. Burda da Türkiye'de olduğu gibi trafik var ama ne o kadar fazla ne de siz o trafiğe giriyorsunuz çünkü bütün şehri metro ağı sarmış durumda. Bir kere bipletip Seoul'ün en uzak ucuna yolculuk edebilirsiniz. Hem de çok daha ucuza.
Burada kıyafet ve yemek gerçekten çok ucuz. Kottonda kıytırık bir tshirte 50lira verirken, burada 50lirayla baştan aşağı kendini donatabilir üstüne bir bardak da Americano içebilirsin.
Bugünlerde 4D sinemalar yaygın. Türkiye'ye 3D sinemanın daha yeni yeni geldiğini söylediğimde benimle yaşıt olan arkadaşım bana "Ben ilk 3D gördüğümde 5yaşındaydım." dedi.
Söylendiği gibi Türkleri aşırı sevip onlara aşırı saygı duymuyolar. Çünkü burada da Amerika heryeri sarmış durumda. Heryer Amerikanlaşmış. O yüzden çoktan Türklerin yardımını unutmuşlar.
Koreli insanlara gelince... Ben hayatımda hiç bu kadar utangaç bir millet görmedim. Hepsi gerçekçi ve açıksözlü. Yalan söylemekten ve birşeyi saklamaktan hoşlanmıyorlar. Sadece aşırı kıskançlar. Güzelliklerine çok önem verdikleri için çoğunluk estetik ameliyat oluyor fakat anlaşılmıyor.
Yemek kısmına gelince... Buraya gelmeden önce yemek konusunda arkadaşlarım ve ailem çok endişeliydi. Orda ne yiceksin? Aç kalıcaksın kesin. Böcek yeme seninle arkadaşlığı bitiririm diyen birsürü insan vardı. Ama burdaki yemekleri Türk yemeklerine tercih ederim. Bu hafta çarşamba Kangnam'da bir Türk restaurantına gittim. Bir öğün yedim ve bütün gün kusucak gibi oldum. Ama aynı boyutta bir Kore yemeği yediğimde sadece tokluk hissediyorum şişkinlik değil. Yağlı yemeklere karşı bir antipatim oluşmuş olabilir buralarda. Çünkü Kore'de ne yağlı ne tuzlu yemek var. Tatlıları bile şekerden mide bulandırmıyor. Ama şunu söyleyebilirim acıdan resmen ağız derim soyuldu.
Yeşil soğan, beyazsoğan, sarımsak, bir iki et parçası ve noodle ı suyun içine at kaynat ve pilavla birlikte otur ye. Bu kadar basit.
Kültürlerini kaybetmiş olsalar bile birçok geleneklerini koruyabilmiş bu arkadaşlar. Yabancılara karşı yabancılar hala ama.
Sonuç olarak burası hayallerimden bir manzara gibi sürekli yağmur yağıp beni ıslatmasa gerçek olduğunu anlamicam.
Ben yine yazarım.. O zamana kadar..
annyonghikyeseyo..